Onlar Allah`ın Resulü (a.s.m.) ile birlikte, Rahman`ın gönderdiği Kur`an`ı bizzat yaşayarak, her konuda bize eşsiz örnek oldular. Birer ayna misali Saadet Asrı`nı sonraki asırlara yansıttılar Bizzat Kur`an`ın ifadesi ile “Usve-i Hasane — En Güzel Örnek” oldular. Tıpkı Resul-ü Kibriya`nın (a.s.m.) buyurduğu gibi.
“Kıyamet günü sahabemden her biri, vefat ettiği yerin belde halkı için önder ve nur olarak dirilecektir.”
Peki ya “Sen aralarında bulunduğun sürece, Allah onlara azap edecek değildir. ve af diledikleri sürece de, Allah onlara azap edecek değildir.” ayetinin sonraki asırlara ve içinde bulunduğumuz zaman dilimine bakan yönü yok mu?
Onlar asırlar boyu hayatları ile olduğu gibi, dünyanın dört bir yanında bulunan kabirleri ile de bulundukları beldeleri nurlandırdılar, aydınlattılar. Birer yıldız gibi nur saçtılar, hidayet rehberi oldular. Kendilerini ziyaret edenlere hep Allah`ı ve Resulü`nü, hak ve hakikati, rahmet ve merhameti, sevgi ve şefkati hatırlattılar.
Ne mutlu bize ki, Peygamberi bir müjdeye nail olan İstanbul`umuz otuz civarında Sahabe kabrine ev sahipliği yapıyor.
Ne mutlu bize ki, Mihmandar-ı Nebi`yi, Medine`deki evinde Resulullah`ı yedi ay süreyle misafir eden Ebû Eyyûp el Ensârî`yi ağırlayan bir beldemiz var.
Bu eser, böylesi önemli bir Sahabeyi, İstanbul semalarını aydınlatan bir yıldızı bütün yönleriyle tanıyabilmek ve tanıtabilmek gayesi ile kaleme alındı. Onun aracılığıyla bize ulaşan misyona bir nebze olsun hizmet edebilme gayesiyle neşredildi.